Bohça, kültürümüzde önemli yer tutar. Annelerimiz, bacılarımız ziyaretlere giderken alelacele bohçalarını sıkarlar, ya çomataya, ya bebek gezesine, ya da hasta ziyaretlerine koşarlardı.
Ne vardı bohçalarda? En değerli eşyalar: giyim kuşam, oyuncak, çeyizlikler…Sahte, çürük çarık türünden asla hiçbir şey.
Neden söz açtık bohçalardan?
Birkaç aydan beri ülke bir baştan bir başa seçim heyecanları yaşadı durdu.Elinden geldiği kadar bizim insanımız da bu havalara girdi çıktı. Kürsülere inip çıkanları dinledi, hoşlarına gidenlere el çırptı, gitmeyenlere susmakla yanıt verdi.
En önemli konu pek tabii ki, iş aş idi. Kendi köyünde, kendi kentinde iş aş bulamayan gençlerimiz soluklarını Avrupalar’da aldılar.
Bir de “şu bizim dilimiz, ister ona, ana dili, deyin, ister Türkçe, ne olacak?” dediler insanlarımız. Dahası var, tiyatrolarımızın kapıları kapandı, Türkçe öğretmenleri benzin istasyonlarında benzin pompaları sıkıyorlar, öğretmen yetiştiren enstitülerin kapılarına da kilit vuruldu. “Seçmeli Türkçe eğitim veren kitapların yirmi yıldan beri yeni basımı yapılmadı…
Siz, mebus beyler, birilerinden yeni hükümet oluşumunda” Bizi destekler misiniz?” biçiminde öneriler alacaksınız, kuşkusuz. Bu yeni hükümet hangi, olmazsa olmazlarınızı yerine getirirse, desteğinizi vereceksiniz?
Yoksa, bugüne kadar olduğu gibi” Bizim insanlarımızın hafızası zayıftır, kürsülerden verdiğimiz vaatleri çabuk unutur” mu diyeceksiniz?
Uzun lafın kısası, bohçanızda ne var, beyler?
Абонамент за:
Коментари за публикацията (Atom)
0 коментара:
Публикуване на коментар